Bojack Horseman bir diziden çok daha fazlası. Evde tek başına vakit geçirmeyi seven ama televizyonlardaki saçma sapan kanal ve programlardan nefret eden birisi olarak uzun zamandır Netflix kullanıyorum. Kaliteli yapımların yanında çok kalitesiz içerikler de mevcut olsa da bir çöplük olan Türk televizyonlarından kat kat daha iyi olduğunu söyleyebilirim. Son günlerde kahvaltılarımın ve iş dönüşü akşam yemeklerimin değişmez keyfi Bojack Horseman  dizisi. Aslında eğlenceli vakit geçirmek ve gülmek için başladığım fakat devamında karakterlerinin derinliğiyle beni benden alan ve melankoliyle hayatın realitesini suratıma çarpan bir dizi oldu Bojack Horseman. Peki Bojack Horseman’ı neden izlemeliyiz dizi bize ne sunuyor ?

Bojack Horseman her şeyden önce biraz “BİZ” dizisi. Yaşadıklarımız, yapmak istediklerimiz, yapamadıklarımız, acılarımız, öfkemiz, psikolojik durumlarımız v.s her şeyi ile koca bir “BİZ” dizisi. Dizi evreni hayvan ve insan türlerinin tıpkı insanlar gibi modern bir hayatta birarada yer aldığı kara mizah teması içeriyor. Bojack gözden düşmüş eski ünlü bir at. Aslında şöhret olup o hayatın tadını almış fakat sonra gözden düşmüş ünlülere bir gönderme gibi gözükse de Bojack bundan çok daha fazla derinliğe sahip olan bir karakter. Bohemi, istekleri, yaşadığı travmatik hayatı ve tüm bunlara rağmen umursamaz ve kötü kalpli görünen yapısıyla aslında o ruhsal olarak sakat bir at. Diziyi izlerken onun duygularını iyi anlıyor, gerçeklerden kaçma şekline ve dara düştüğü zamanlarda hayata ciddiyetsiz yaklaşma çabasına gıpta ediyorsunuz fakat sonra görüyorsunuz ki Bojack aslında kimsesiz ve savunmasız bir kişilikten fazlası değil. Maslow’un ihtiyaçlar piramidinin en alt katında ezilmiş ve sanki piramitte bir üst kata çıkması yasaklanmış gibi.

bojack-horseman-dizi

Dizinin ilginç karakterlerinden birisi de Todd Chavez. Bir gün bir şekilde Bojack ile ev arkadaşı olan bu muhteşem adam melankoli yaşarken dizide sizi güldüren nadir karakterlerden. Kendine has giyimi, sıradaşı olmakla beraber son derece saçma fikirleri ve başarısız olmasını kafasına takmaksızın her seferinde yeniden deneyen saf inatçı yapısıyla hepinizin keşke ev arkadaşım olsa diyeceğiniz bir tip. Bu yazıyı yazmaktaki amacım Diane Nguyen, Mr. Peanutbutter, Princess Carolyn gibi karakterlerden tek tek söz etmek yerine zaman zaman hepimizin yaşadığı varoluşsal kaygıların böylesi bir yapımda karşımıza bu karakterler üzerinden çıkarılıyor olması. Bir Amerikan yapımı olması dolayısıyla bu toprağın insanlarına ya da yaşayış biçimlerimize hitap etmiyor olabilir ama Bojack Horseman tinsel olarak sizi fazlası ile etkileyebilen bir yapım. Dizinin her bir bölümü 25 dakika civarında ve sizi hiç sıkmadan kendini izlettiriyor. Diyaloglar ve bölümler son derece başarılı. Bölümler birbiri ile bağlantılı ve karakterlerin önceki bölümlerde yaşadıkları sonraki bölümleri etkiliyor bu yüzden dikkatli seyretmenizde fayda var.

Yalnızlık, insanın çevresinde insan olmaması demek değildir. İnsan kendisinin önemsediği şeyleri başkalarına ulaştıramadığı ya da başkalarının olanaksız bulduğu bazı görüşlere sahip olduğu zaman kendisini yalnız hisseder.

Jung’ın yalnızlık tanımı Bojack evrenini en iyi özetleyen söz aslına bakarsanız. Dizide yapım ekibi de ortaya güzel işler koyuyor. Dizinin bazı bölümlerinde konuk ünlüler diziye katılıyor ve dizide adları geçiyor. Adları geçen ünlüler genellikle karakterlerini kendileri seslendiriyor. Senaryo bakımından 4.sezonda tempo ve kalite önceki sezonlara göre biraz vasat kalsa da 14 Eylül’de gelecek 5. sezon ile bizi mutlu edeceklerini düşünüyorum. Eğer 25 dakikalık bölümler halinde iyi bir dizi izlemek, izlerken düşünmek, düşünürken gülmek istiyorsanız kara mizah dolu bu kısa trajedi tam size göre. Uzun zamandır yazmak istediğim bir dizi tavsiye yazısını daha tamamlarken şunu not olarak düşmek istiyorum. Dizi evrenine alışana kadar diziye üç dört bölüm şans verin ve bu diziyi kara mizah seviyorsanız izleyin. İzlediğim en iyi çizgi diziler arasında yer aldı. Gel artık ey beşinci sezon.

Yazar

Araştırıp incelemeyi, yeni şeyler öğrenmeyi ve bu öğrenme deneyimimi bloğumda okuyucularla paylaşmayı seviyorum.

4 Yorumlar

  1. Aforizmik Kalıntı Yanıtla

    Diziyi ilk bölümlerinde biraz izleyip bırakmıştım. Ama o dönem daha tecrübesizdim. Zamanla diziyi daha iyi anlamaya başladım. Sanırım yeniden başlamak hiç fena fikir değil.

    • Aslında dizi ciddi ciddi tecrübe, yaşanmışlık isteyen bir yapım. Beş yıl sonra dönüp tekrar bu diziyi izlediğimde belki çok daha farklı ve derin anlamlar içerecek benim için. Mutlaka şans verin ve yeniden başlayın derim. Çünkü Bojack bunu fazlası ile hak eden bir yapım.

  2. Fırat Yalçın Yanıtla

    Gürkan bey, merhaba efedim, yazınızı okuduktan sonra başladım diziye, birinci bölümde diziye alışılmıyor. Tam bırakacakken 2.bölümü izledim, sonra 3 derken bağımlısı olduk. Bitsin istemediğim için yavaşça izliyorum. Dizinin her bölümü felsefenin doruklarına götürüyor. İzlerken düşündürüyor çoğu zamanda güldürüyor. Rick morty gibi beyin yakan bir yapısı da yok.

    Son olarak Türkçe dublajı harika olmuş. Dublajla kesinlikle izlenebilir.

    “Dağ dağa küsmüş dağdaki bağcı ne yapıyor” şeklinde diziden alıntı yapıp yorumumu burada sonlandırıyorum.
    Tişükkürler efedim. Saygılar, hürmetler, iyi bloglar…

    • Fırat Bey,
      Yorumlarınızın çoğuna katılıyorum fakat Türkçe dublajı başarılı olsa da orijinal dildeki seslendirmenin yerini asla tutamaz. Seslendirme inanılmaz başarılı ve pek çok ödül almış seslendirme dalında. Diziye yeni başlayanlar ilk bir kaç bölüm şans vermeli zamanla inanılmaz bağlıyor kendine.

Yorum Yaz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.