Türkçenin yabancı dil olarak öğretimi ile ilgili yöntem ve teknikleri pek çoğumuz biliyor ve öğrenme sürecinde kullanıyoruz. Ben bu yazıda Feynman tekniğinden söz etmek ve bu tekniği kullanarak yabancılara Türkçe öğretimi yaparken bu teknikten nasıl faydalanabiliriz ondan bahsetmek istiyorum. Bu tekniğe adını veren Nobel ödüllü fizikçi Richard Feynman öğrenme süreciyle ilgili şöyle bir örnek veriyor:

“Şu kuşu görüyor musun? Bu bir kahverengi gerdanlı ardıç kuşu, ona Almanya’da halzenfugel ve Çin’de ise chung ling deniyor. Ona verilen tüm bu adları bilsen bile yine de bu kuş hakkında hiçbir şey bilmiyor olursun.

Bildiğin sadece insanlar hakkında bir şey olur, yani kuşa ne ad verdikleri. Şimdi bu kuş ötüyor, yavrularına uçmayı öğretiyor ve yazın ülkenin bir ucundan diğer ucuna kilometrelerce uçuyor ve kimse yolunu nasıl bulduğunu bilmiyor.”

İki tip bilgi vardır: Bir şeyin adını bilmeye yönelik olan bilgi ve o şeyi bilmeyi temel alan bilgi. Feynman bu örneğinde bu iki tip bilgiyi de bize açıklamıştır. Bizim de dil öğretimi yaparken sık sık yaptığımız yanlışlara işaret eden bir örnek olduğu için bu örneği oldukça anlamlı buluyorum. İlkokul ve lise yıllarımızda aldığımız İngilizce derslerini hepimiz hatırlarız öyle değil mi? Bu dersler sırasında biz ağırlıklı olarak İngilizcenin gramer yapısını ezberler, ve bırakın dört temel beceriyi, bir temel beceriyi bile tam anlamıyla öğrenemezdik. İşte bu yüzden şu an hepimiz İngilizce anlayabiliyor ama konuşamıyoruz 🙂 Çünkü biz kuşun adını biliyoruz ama nereye, nasıl uçtuğunu, nasıl göç ettiğini bilmiyoruz. Dil de böyledir. Yaşayan canlı bir varlığın sadece adını bilmemiz yetmez, onunla birlikte yolculuk etmeli ve gramatik yapıları ezberlemek dışında o dili bütünüyle öğrenmeye ve öğretmeye çalışmalıyız. Albert Einstein’e atfedilen şöyle güzel bir söz var:

“Eğer bir konuyu basit bir şekilde açıklayamıyorsanız, onu yeterince iyi anlamamışsınız demektir.”

Dil öğretirken de bu cümlenin önemli olduğunu düşünüyorum. Eğer bir şeyi basit ve anlamlı bir şekilde karşımızdakine aktaracak yetkinliğe erişememişsek o şey hakkında yeterince bilgi sahibi değiliz demektir. Yani öğrettiğimiz dili hedef kitlemize anlamlı bir bütün halinde sunamıyor sadece bak bu sıfat, bu zarf, bu özne, bu yüklem şeklinde anlamsız gramatik yapılarla dil öğretiyorsak bir şeyler yanlış gidiyor demektir. Her şeyi biraz bilmek hiçbir şeyi tam bilmemektir. Bu sebeple biz de farklı öğretim yöntem ve tekniklerini deneyimleyebiliriz. Bu yazıda da Türkçenin yabancı dil olarak öğretimi alanında çalışan benim gibi meslektaşlarımın nasıl bir ders planlamalı, yabancılara nasıl Türkçe öğretmeliyim sorusuna Feynman tekniği ile cevap vermek istiyorum. Feynman tekniğine göre bir konuyu öğrenmek ya da öğretmen istiyorsanız belirli aşamalarınız ve planınız olmalı. Bu aşamaları şöyle sıralayabiliriz:

  • Konuyu Belirleyin

Öncelikle öğreteceğiniz konu ya da konuların bir listesini yapmalısınız. Boş bir kağıda bir sonraki derste sınıftaki öğrencilere hangi Türkçe konularını öğretmek istediğinizi maddeler halinde yazabilirsiniz. Bu bizim ilk aşamamız olacak.

  • Olabildiğince Basit Şekilde Konuları Anlatmaya Çalışın

İlk aşamadan sonra artık önümüzdeki kağıtta hangi konuları öğrencilerimize anlatacağımız yazıyor. Şimdi sırada bu konuları nasıl anlatacağımız sorusunun yanıtı var. Öncelikle hemen hepimizin bildiğin bazı öğretim yöntem ve teknikleri var. Örneğin: Bilinenden bilinmeyene, basitten karmaşığa gibi. Bu aşamda biz tam olarak bu iki ilkeyi uygulayacağız. Belirlediğimiz konuları olabildiğince sade ve anlaşılır şekilde tıpkı bir çocuğa anlatır gibi öğrencilerimize aktaracağız. Öğrenciyi gramatik yapılar, zor anlayacağı dilsel maceraların içerisine sokmak yerine, yaparak, yaşayarak, taklit ederek, drama gibi teknikleri kullanarak basit bir şekilde belirlediğimiz konuları anlatmaya çalışacağız. Unutmayın İngilizce öğrenirken ezberlediğiniz gramatik yapılar İngilizce konuşurken bir işinize yaramadığı gibi Türkçe öğrenen birinin de dil bilgisi ezberi yapması konuşma becerisini geliştirmeyecektir.

  • Takıldığınız Konularda Kaynağa Geri Dönün

Bu aşamada kendimizi öğrenci yerine koyup empati yapmamız gerekiyor. Sizi sizin tekniğiniz ile birisi Türkçe öğretse ve hiç Türkçe bilmiyor olsanız bu anlatılan konuyu ne derece kavrar nerede hata yapar, ne iyi anlar, neyi hiç anlayamazdınız? Bu sorulara vereceğiniz yanıtlar aynı zamanda size Türkçenin yabancı dil olarak öğretimini nasıl daha iyi yapabileceğiniz konusunda yol gösterici olacaktır. Burada kendi kendimizin öğretmeni olacağız. Eğer siz anlatıcı olarak bazı noktalarda takılıyor ve basit, anlaşılır bir şekilde konuyu izah edemiyorsanız zaten öğrencinin anlamasını bekleyemezsiniz. Böyle zamanlarda durup geri dönün ve yardımcı kaynaklara ve ders kitaplarına başvurarak konuyu nasıl daha sade, anlaşılır ve bütüncü bir yapıda öğrenciye sunabilirim sorusunun yanıtı aramaya çalışın.

  • Organize Edin, Basitleştirin Benzerlikler Kurun

Konuyu daha anlaşılabilir kılmak adına yapabileceğimiz bazı teknikler mevcut. Analojiler yapabilir, basit anlatım tekniklerini deneyebilir ve konuyu bütüncül bir bakış açısı ile öğrenciye sunabilirsiniz. Bu aşamaya kadar kağıda bir sürü şey yazmış olmanız ve aşağı yukarı bir ders anlatım planına sahip olmanız gerekiyor. Eğer organizasyon aşamasına ulaştıysanız yapmanız gerekenler basit. Ben bu dersi yeterince anlaşılabilir ve basit bir şekilde öğrenciye anlatabiliyor muyum? Eğer dil öğretimi yapıyorsanız bu sorunun yanıtı hedef kitlenizle aynı yaş düzeyinde bir kişiye yapacağınız kısa bir ders anlatımında gizli olabilir. Yahut ders anlatırken kendinizi videoya alabilir ve kendi eksiklerinizi daha sonra bu kaydı izleyerek not alabilirsiniz.

Unutmayın öğrenme hayat boyu devam eden bir süreç ve dil de canlı sürekli gelişen bir yapı. Dolayısı ile Dil öğretimi yaparken bu canlı yapılarına hayatta kalabilmesi adına öğrencileriniz ile bol bol pratik yapmalısınız. Kendi öğretmen sürecinizi de bol bol not alarak, özeleştiri yaparak daha iyi noktalara taşımanız mümkün. Kimse mükemmel değil, kimse bu işe çok iyi ders anlatarak başlamıyor ama hepimiz daha iyisini yapabiliriz. Thomas Edison’un hayatı boyunca beş milyon sayfadan fazla not aldığını düşünecek olursak sistemli not almanın önemini anlayabilirsiniz. Umarım bu yazı Türkçenin yabancı dil olarak öğretimi alanında çalışan meslektaşlarım için faydalı olur. Bir sonraki yazıda görüşmek dileğiyle.

 

Yazar

Araştırıp incelemeyi, yeni şeyler öğrenmeyi ve bu öğrenme deneyimimi bloğumda okuyucularla paylaşmayı seviyorum.

2 Yorumlar

  1. Ben bir “yabancılara Türkçe öğretimi sözlüğü” hazırlayacağım.Bana nasıl hazırlamam gerektiği ile ilgili bir bilgi verebilecek olan var mı??

    • ahmet kadir ışık Yanıtla

      bilgi sahibi olmayın lütfen bilgininin sahibi olun arasında çünkü çok önemli fark var bilgi sahibi olmak ile bilginin sahibi olmak arasında en basit örnekte bir çok kişinin ehliyeti var günümüzde ama bir çok kişi iyi araba kullanamaz yada iyi bir şöför degildir..

Yorum Yaz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.